13 Ağustos 2010 Cuma

Zonguldak, Kürt Ruşen ve Sevgi

Eylül’dü henüz…


Usulca limanda yerini alıyordu güneş o vakit.

Zonguldak’ın bütün merdivenleri denize koşuyordu kızıl fularlı bir çocuk gibi…

Elim, yüzüm, dilim, kocaman bir şehirdi…

Şaşkındım,

Okyanus görmüş

Erzurumlu bir kürt çocuğu gibiydim

Zonguldaktaydım…



Dedimya eylül’dü henüz

Kırmızı, siyahın koynunda çırılçıplak sevişmenin hayalini kuruyordu

Lauvarın içinde…

Sonra inanır mısınız,

Salkım söğüdü, sahil kahvenin

Ruşen amcaya görünmeden üç şekerli çay ısmarlıyordu güze?



Eylüldü henüz

Önde Kadir* ağabey,

Arkasında dünyanın bütün Çingeneleri ve müzisyenleri…

Marx’ı yanıltırcasına iktidara yürüyorlardı sanki…

1996 1 Mayıs’ında, Kadıköy’de olduğu kadar ciddiydi kitlenin önünde Kadir Ağabey…

Festivaldi…

Mete Hoca’nin festival davetiyesi,

Biraz maden işçisi,

Biraz baret,

Biraz orak çekiç, biraz da öfke

Festivaldi…



Eylüldü henüz…

Çingeneler ya da maden işçileri, deniz ya da Zonguldak…



Resim sergileri sahil kahvenin hemen ötesinde…

Resimler, tablolar,

Denizi kıskandırırcasına mavi…

Ne olduysa orda oldu,

İlk kez orda oldu,

Mevsimlerden güz, aylardan Eylül oldu…

Kızıl saçlı bir kadın resmi tabloda

Tablo küçük,

Saatlerce tabloların başında “görev” yaptım

Dilim döndüğünce İlhan berk’i kızdıracak da olsam

Sorduklarında insanlara,

İnatla resimlerin ne anlama geldiği

Anlatmaya çalıştım





Ama aklım kızıl saçlı ve yeşil gözlü kadın portresinde kalmıştı,

O resmi kimseye anlatmadım

Kıskandım…

Kimse de sormadı...



Eylüldü henüz

Steinbeck romanlarındaki işçi önderlerinden daha fazla gözaltına alınan,

Komünist işçi Kadir Ağabey,

Yanında, az önce ikinci cihan harbinden kaçmış, Fransa’dan şehrimize gelmiş ve limana demirleyen gemiden inmişçesine yabancı ve bir o kadar Zarif bir çiftle tanıştırdı beni…

Kadın, koluna girmişti adamın…

Gestapo ve GPU’dan kaçmışçasına rahattılar…

Kadın kızıl saçlıydı, zarif ve yaşına göre uzun boylu genç…

Adamsa eylül rüzgarına yenik düşmeyen fularıyla, şapkası ve gözlükleriyle Fransa’dan değil

İspanya iç savaşından sağ kurtulmuşçasına yiğit ve yakışıklıydı…

Ruşen Amca ve Fatma hoca…

O kadar ince ve güzeldiler…

Hala çok güzeller…

Dahası

Kızıl saçlı kadın portresi

Fatma hocanındı.

Öğrendim,

Şaşırdım,

Sadece sustum.



Fatma Hocanın da gözleri yeşildi.

Bir tabak çorba karşılığında,

(kızıl saçlı kadın portresini) resimleri İtalyan çocukların, bahçesinde

İtalyanca güldükleri eski bir eve taşıdık Hoştepe sokağında…



Şaşkındım şaşırmış ve mutluydum.

Resimler, deniz, Paul Eluard

Bodrumdan kilometrelerce uzakta

Halikarnas Balıkçısı

Sanrımı düş mü?…

Zonguldak

İtalya,

Fransa,

İspanya iç savaşı, işçiler, sosyalizm

Filmler, sinemalar,

Basına, polis karşısında açıklamalar,

Her iki kişiden üçünün polis olduğu eylemler.

Ruşen amca, Fatma Hoca

Zonguldak…



Eylüldü henüz

Akşam lokalde

Buluştuk…

Güneş limandan çıkıp gelmiş,

Maden mühendisleri lokalinde

Kimse kızmasın,

Kaba garsonlara ve onlara sessiz kalan mühendislere rağmen kendisine

Soğuk bir bira söylemişti…

Çingeneler yoktu bu defa...

Şairler, karikatüristler, işçiler, vardı



Beyaz perdede güneşe rağmen Ruşen amca

Kürt Ruşen Fenerdeydi,

Anlatıyordu,

Anlattıkça okumadığım kitapların

Altında kıvranıyordum güneşin sarhoş olduğu masanın hemen arkasında…

Sonra sanat sokağı tartışmaları…



Evet…

Eylüldü…

Henüz…

Artık Zonguldaklıydım…

Kırmızıyla siyahın sevişmesine tanık olmuştum

Deniz, limandaki Fransız gemisi

Ruşen amca…



Derken koşar adım Ruşen amcanın peşinden

Şişedeki Balık,

Çizgiler…

Filyos treninde operalar,

Bacaağzı türküleri…

Liman arkasında İrfan yalçın Trenleriyle yolculuk hayalleri…

Kılıç da sinema günleri

Rüştü Onur sevmeleri…



Mevsim döndü sonra.

Kış geldi

Şehre…

Çaylar inatla şekere doyarken,

Ruşen amcanın sohbetine doyum olmadı

Akşamları üşümemizden ürkerdi birde

Cebinde taşıdığı fındık fıstıkla bakardı bize…

Pikniklerimize koşarak gelirdi elinde meyve çekirdekleriyle…

Sonra Maydanozla, Antalya peynirine karışan tarih sohbetleri

Susamlı ekmek, Sarımsak ve soğanla birlikte

İşçi sınıfının bağımsız politik mücadelesine dek ulaşırdı.

Sömürücüye yumruk gibiydi,

Sonra şekere karşı başlattığımız savaş…

Onlarca kişiydik şekeri bırakan…

Zaferi kazanan…



Fenere giden son dolmuşa yetiştirirdik Ruşen amcayı



Dedim ya mevsim döndü diye

Şarabımız tükenmişti

Askerdeydim

Tezkeremi aldım

Cumaydı.

Koşarak çıktım kışladan

Terminale gidip Zonguldak’a bilet aldık aslıyla

Ruşen Amca hastanedeydi….

Almadılar içeri,

Görmedik, göremedik,

Onun için getirdiğimiz

Cebimizdeki sarımsağı

Bahçede ayağı sakat küçük bir köpeğe verip

Yollarında kar birikmiş şehrimizin karanlığından ayrıldık



Dedim ya mevsim döndü

Ruşen amca

Aylarca direndikten sonra

Tamam artık dedi…



Zonguldak, maden işçileri

Sonra biz şişedeki balıklar,

Genç işçiler, Marksistler, edebiyat ve şiir sevenler

Ruşen amcasından yoksun yaşayacaklar…

Fenere kalkan son dolmuşa yetiştirdik Ruşen Amcayı

Ama biliyorum biz ona yetişemeyeceğiz…



Ruşen amcamızın sevgisinden sonra Sevgi’den bahsetmeliyim

İzin verin…



Şişedeki Balık’ın Semah ekibimizin, Zonguldak’ın, hepimizin bir parçası Sevgi (Sabire) Yaman’ı da geçtiğimiz hafta kaybettik.

Canımız, can arkadaşımız, sevdamız Sevgi gencecik bedenine değen üç soğuk mermi çekirdeğiyle aramızdan ayrıldı.

Saçma sapan bir ölüm aldı onu bizden.



Ücretli emek sömürüsü altında haftanın altı günü çalışıyor olmasına rağmen kurdukları alternatif sanat oyuncuları ekibiyle oyunlar yazıp oynuyordu.

Yorulmuyordu.

Besiniydi Zonguldak.

Simsiyahtı yüzü. Gözleri…

Usulca düştü oyunda.

Öldü.

Son oyununda martı oldu.

Oyunun adı martıydı. İstanbul’da…

Eğer yolunuz İstanbul’a düşer ve bir parça vapur gürültüsünde bir martıyla karşılaşırsanız Şişedeki balık adına ona lütfen sevgiyle bakın Ruşen amcanın sımsıcak yüzüyle….



Sevgi Canım Ruşen Amcam.





*Kadir Tuncer

http://zonguldakbilgi.com/index.php?option=com_content&task=view&id=1925&Itemid=62

3 yorum:

  1. yazan elleriniz,duyan yüreğiniz sağolsun sayın Tuncer...

    YanıtlaSil
  2. çok güzel, çok duygulu...
    sevgili Japon balığının yüreğine sağlık.

    YanıtlaSil
  3. Ruşen amca hayata bakış açımı değiştiren insan, adam gibi adam... karanfilli çay demleme içelim derdi, elmanın çekirdeği cebinde taşır yol kenarlarına atardı.

    YanıtlaSil